23 Aralık 2013 Pazartesi

“Reklamcılar şu sıralar öpmüyor, direkt olaya giriyor”


Merhaba;

Marketing Türkiye'de yayınlanan Okan Bayülgen'nin röpartajını sizlerle paylaşmak istedik.

Sevgiler,


Gençlik kanalı projesini hayata geçirmediği için TV8 ile yollarını ayıran Okan Bayülgen, artık Show TV ekranlarında… 49 yaşını devirmesine rağmen enerjisiyle dikkat çeken şovmenle canlı yayın öncesi bir araya geldik. Hem kanal değiştirme sürecini hem yayıncılık sektörünü hem de reklam sektörüne bakışını konuştuk. Reklamveren ve medya planlamacıların yeni dönemi anlamak için rahatını bozmadığını söyleyen Bayülgen, reklamcıları ise “Şu sıralar bizi öpmüyor, direkt olaya giriyorlar” diyerek eleştiriyor. Acun Ilıcalı’nın TV8’i almak için yaptığı görüşmeleri ise “Adamın yaptığı işleri hiç sevmesem de televizyondan para kazanan birinin yatırımını televizyona yapması çok saygı duyulacak bir şey. Çok doğru davranıyor” diyor...
TV8’den Show TV’ye geçisiniz nasıl gerçekleşti? En son TV8’e geçtiğinizde sizinle röportaj yaptığımızda uzun süre orada kalacağınız hissine kapılmıştık… 


Ben sözleşmeyle çalışmıyorum. Ne ATV ne de Kanal D’de sözleşme yapmadım. TV8’e geçerken de basit bir protokol yapmıştık. Daha çok bir esnaf terbiyesiyle çalışıyorum diyebilirim. Hiçbir zaman beni bir yerde kalmaya ya da gitmeye mahkeme korkusu ikna etmedi. TV8’e iki sezon sözüm vardı, iki sezon da durdum zaten. İkinci sezonu daha çok hayata geçirmeye çalıştığımız kültür sanat ve gençlik kanalının hazırlıklarıyla sürdürdük. Anlaşmazlığımız da zaten bu yeni kanalı yapamamaktan kaynaklanıyor. Çünkü başlangıç hedeflerimizden biriydi bu kanalı açmak. Birçok medya gurubu alternatif yayıncılık arayışı içinde. Çünkü herkesin birbirinin benzeri işler yapması astarın yüzünden pahalıya mal olmasına sebep oluyor. Artık medya patronları da bunun farkında. Bugün en çok reyting alan üç diziyi kendi kanalınıza aldığınızda televizyonculuk yapmış oluyorsunuz? Böyle televizyonculuk olmaz. Yayıncılığı unutmuş durumdayız. Yayıncılık dışarıdan film satın almakla yapılabilecek bir şey değil. Tabii ki bu tip işler TV’nin lokomotifi. Örneğin benim gibi adamlar hiçbir zaman televizyonun para kazandırdığı adamlar olamaz. Biz prime-time programları yayınladıktan sonra çıkıp televizyonla halk arasındaki ilişkiyi kuran sözcüleriz. Yani televizyonların kişiliğini ifade eden yüzleriz. Bu anlamda sık sık kanal değiştirmemiz de doğru değil. Show TV’ye gelirken de burada uzun yıllar çalışmaya kararlı olarak geldim. Bir kanalda çalışıyor olmak demek orada bir kan uyuşmasını da zorunlu kılar.

Show TV’ye geçerken Kenan Tekdağ’la mı sürdü görüşmeler? 


Ben aynı anda hem Habertürk’ten Fatih Saraç, Kenan Tekdağ, Semih Kaya hem de sevgili ağabeyim Fatih Altaylı’yla görüştüm. Zaten benim ne tür işler yaptığımı hepsi biliyor. Uzun süre çalışacağımız söylemi de onların açıklamalarıdır. Televizyonda PT1 ve PT2’den para kazanırsınız ancak PT3’ten para kazanamazsınız. Amerika’da da durum aynı. Ancak mesela David Letterman, Jay Leno gibi isimler yıllardır ekranda ve bulundukları kanalı temsil eden yüzler haline gelmişlerdir. Diziler, yarışmalar gelir gider ama onlar hep yayındadır ve kanalın rengini yansıtırlar.

Sizin gibi isimlerin kanalların kimliği olduğunu söylüyorsunuz. Siz Show TV’ye nasıl bir kimlik vaat ediyorsunuz? 


Bu Show TV’nin prensipleri içinde şekillenen, onların bende gördükleri ve benim onlarda gördüklerimle bütünleşen bir kimlik. Ben grup kanallarından Habertürk’e de programlar yapmayı önerdim. Onlar da “Hayır bu yüzü ikiye bölmeyelim Show’da devam edelim” dediler. Mesela daha önce TV8’de yaptığımız informatif programları Show TV’de yapmıyoruz. Daha eğlence odaklı güncel programlar yapıyoruz ki adından da anlaşılacağı gibi bu kanal bir eğlence kanalı. Kuruluşunda zaten vizyonu belirlenmiş. Ne yapmak istediğini bilen bir kanal. Ancak şu bir gerçek ki Ciner Grubu kanalı almadan önce Show TV hazmede hazmede izleyici kaybetti. Program tekrarlarıyla geçen uzun bir süreç var. İzleyicinizi böyle hazmede hazmede kaybettiğinizde onları tekrar geri kazanmak da kolay olmuyor. Ancak tüm programlardaki yükseliş bize büyük umut veriyor. Adım adım hazmede hazmede yükselecek yine.

Sizi hep yayıncıları eleştirirken görüyoruz. Peki, sizin yayıncılık anlayışınız nasıl? Çok reyting alan program yayınlamak kötü bir şey mi? 


Başta şunu söyleyeyim: Bir kültür sanat ve gençlik kanalı reklamcıların ihtiyacı olan bir mecra. Ama ne reklamcı ne medya planlama şirketleri ne de bu alana yatırım yapacak yatırımcılar buna hazır değil. Türkiye’de medyadan para kazanmak amacıyla bu alana giren bir yatırımcı yok. Büyük guruplar bir diğer iş olarak, kamuoyu oluşturmak için bu alana giriyor. Sadece yayıncı olan bir medya patronu yok gibi.

Büyük medya kuruluşlarını yaylım ateşine tutuyorsunuz ama yine aynı medya kanallarında çalışmaya devem ediyorsunuz. Bu tezat bir durum değil mi? 


Her şeyden önce benim o eleştirileri insanlara duyurmam için bu medyaya ihtiyacım var. Benim için “Vay seni kofti anarşist, biryandan sistemi eleştiriyorsun diğer yandan sistemden yararlanıyorsun” diyorlar. Bende buna karşı “Urla’da bir bostan alıp oraya gidiyorum” diyebilirim. Ama asıl bunu yaparsam sistemin bir parçası olurum. Asıl o zaman sistem beni kullanmış, bezdirmiş ve tükürmüş olur. Bu kadar domates yetiştiren adam varken benimde domates yetiştirmem kime fayda sağlar. Eğer sistemle ilgili bir sorununuz varsa ve bir şeyleri düzetmek istiyorsanız bizzat sistemin içinde olmanız ve onun olanaklarını kullanmanız gerekiyor. Ernesto Che Guevara da Bolivya’da bizzat sistemin içindeydi. Herkes sistemin içinde. Ormana gitmen bir şeyi değirmez. Ben eğlence sektörünün içindeyim. Bugüne kadar gençlerle olan iletişimim sayesinde iyi ilişkiler götürdüm. Yaşım 49’a vardığı halde 15-20’li yaşlardaki gençlerle gayet rahat iletişim kuruyorum.

Sizin yaşınızda bunu başarabilen çok isim yok. Siz nasıl yapıyorsunuz? 


Bu özel bir yetenek değil. Çünkü adamla konuşuyorum, onlarla çalışıyorum. Yaşlı hayallerim, yaşlı dertlerim yok. Bi tarafım ağrımıyor, beraber çalıştığım gençlere taş çıkaracak bir enerjim var. Onlardan çok daha fazla üretimim var. Onlar Twitter, Facebook karşısında uyuşurken ben yola devam ediyorum. Benden önceki nesil de TV izlemediği için benden çok daha fazla kitap okudu. Ben o zamanlar televizyona bakıyordum. Ama benim de birtakım bilgileri yanlıca Google search verisi olarak muhafaza eden adamlara göre yazar, müzisyen ya da kanaat önderleri hakkında derinlemesine bilgim var.

Gençlik kanalı projesi yattı mı, yoksa yeniden onun için bir şeyler yapacak mısınız? 


Hayır yatmadı. Kolektif bir iş yapıyoruz, dolayısıyla yatırımcısı ve uygun ortam olduğunda tabii ki hayata geçireceğiz o fikri.

Şimdilerde Acun Ilıcalı’nın TV8’i alacağı konuşuluyor. Sanırım bir içerik üreticisi ilk defa böyle büyük bir kanalı almaya hazırlanıyor. Bu içerikçilerin, yapımcıların medyada daha güçlü olacağı bir dönemin işareti olabilir mi? 


Hem evet, hem hayır! Acun’un girişimi çok değerli. Adamın yaptığı işleri hiç sevmesem de televizyondan para kazanan birinin yatırımını yine televizyona yapması çok saygı duyulacak bir şey. Çok doğru davranıyor. İçerikçilerin kanal sahibi olması gittikçe daha kolay hale gelecek. Bir yapımcının kanal sahibi olması dünyanın her tarafı için majör bir örnek. Ama tek tek baktığımızda zaten hepsinin kendi kanaları var. Hatta benim YouTube’da kanalı olmayan arkadaşım yok. Akıllıca bir şey bulduğunuzda D-Smart ya da Digiturk’te size bir kanal verebilirler. Bugün artık bir TV kanalı ya da radyo frekansı almak da çok kolay. Eskisi gibi değil.

Sizin kendi kanalınızı kurup medya patronu olmak gibi bir hayaliniz var mı? 


Hayır, çünkü o zaman işin içine ticari kurallar giriyor ve tacire dönüşüyorsunuz. Benim öyle bir yapım yok. Ben kârlı işlerin yanında hiç kazanç getirmeyen bir çok iş yapıyorum. Fotoğraf sergisi açıyorum, kitap seslendirmesi yapıyorum. Çünkü bu işlerin de hakkıyla yapılması gerektiğini düşünüyorum. Televizyonda da bu böyle.

Kanal D’deki reytingleri TV8’de ya da Show TV’de alabildiniz mi? 


Hayır, ikisinde de almadık çünkü bu kanalın genel reytingleriyle de alakalı. Tüm programlar bir seviyenin üstüne çıkacak ki o devamlılık size de yansısın. Ama tabi şu anda kanalın genel izlenme oranlarına ciddi katkım var. Ama daha bir ay kadar oldu. Daha izleyiciye programlarımızı tanıtma aşamasındayız. Bir adamı nereye koyarsanız izlenir diye bir şey yok. öyle olsaydı kanalların bilinirliğinin bir değeri kalmazdı.

Televizyon sektörünü nasıl bir gelecek bekliyor? 


Geleceğe ve geçmişe dair öğrenmek istediğiniz ne varsa hepsi internette var. Ve sosyal medyada o çok takipçisi olan isimler, insanları bu bilgi deryasında yönlendiriyor. Televizyonda da bu işi yapacak, insanlara ihtiyaç olacak. Öte yandan şöyle bir durum var: reklam rezervasyonu yapan kurumların çalışanları akşam altıda evlerine gidiyor. Çünkü onlar da gelişen alternatif medya olanaklarına karşı direniyor. Çok izlenen bir dizinin içine reklam vermek basit bir iş. Ama binlerce siteyi tarayıp, onlara reklam vermek zorunda kalsaydı eve gidemezdi. En tepede oturan patronun durumdan haberi yok zaten. Onun altındakiler ise hep aynı adamlardır ve akşamları evlerine giderler. Daha büyük bir ev, daha iyi bir araba ya da çocuklarını koleje göndermek gibi dertleri var. Onların dünyaları çok büyük değil. Orda bir parlak fikrin doğmasına imkan yok. Çok korkak bir dünya, yanlış yapmamaya çalışmak üzerine kurlu bir dünya var orada. Hangi parlak fikirden bahsedeceğiz burada. Bugün ne reklamın üretiminde ne de yayınında parlak bir fikir yok. Bu işler çok daha gelişmiş ülkelerde olur.
Reklam sektörünü yaratıcı bulmuyor musunuz? 


Biraz dikkatli konuşayım çünkü “İz Bırakanlar” yarışmasına Türkiye’de reklamcılık sektörünü yaratanlarla birlikte ödül aldım. Ama şunu söyleyebilirim, zaten insanlar kendilerine bir şeyler satılmasının önünde duracak durumda değil bugün. Zaten binbir bahaneyle tüketmek için yırtınıyoruz, geberiyoruz, ölüyoruz. Ama reklamcılar da bari tecavüz ederken öpseler biraz! Biraz da sevseler, eğlendirseler. Reklamcılığın bunu güzel yapması lazım. Masaüstü işerle olmaz bu işler. Reklamcılar şu sıralar bizi öpmüyor. Direkt olaya giriyor.
Biraz da gündemden konuşalım… Şimdilerde Başbakan Erdoğan’ın kız ve erkek öğrencilerin aynı evde yaşamasına ilişkin söyledikleri gündemde… 


Ben hep büyük fotoğrafı görmekten yanayım. Gezi’de de ilk birkaç günden sonra büyük fotoğrafa bakalım diye bağırdım. Şimdi de bunu konuşmamızı istiyorlar. Kimseyi kendimizden daha az zeki sanmayalım. Bir yerlerden sağlaması yapılır tartışılır sonra da ikna oluruz. Bu konuda bağırıp çağıra bilirim ama bunun bir faydası yok.
Bu konuda konuşmaktan mı korkuyorsunuz yoksa? 


Hayır ama korka da bilirim. Bu da tuhaf bir durum olmaz. Şu saatten sonra ne yapacaklar bana. Büyük fotoğraf 70’lerde 80’lerde gençliği birbirine kırdıran fotoğraftır. Bu fotoğrafta siyaseten rahat edebilmiş insanlar görmüyorum. Bu topraklarda hiç de olmadı. Buradan çok fazla planın parmağı var.

15 Eylül 2013 Pazar

İPZ ( İnteraktif Pazarlama Zirvesi ) 2013 Notları

Panelin genelinde Yeni Nesil Teknolojiye Sürdürülebilir Uyum içerisinde bakılması vurgulandı. 

Bir çok iyi konuşmacı vardı.



İnternet Ölçümleme ve araştırma firması IAB Türkiye başkanı Ahmet Pura, dijital reklam yatırımlarında bu yıl %28 – 30 büyüme olduğunu belirtti. 2016 Yılından sonra yapılan çalışma ve gelen raporlara bakarak TV’den sonra en büyük mecranın dijital mecralar olacağı kanısında. Dijital dünyada yaşadıkları en büyük sorun bu alanın büyümesinin değil ölçümlemelerde ve denetiminde yaşanan sıkıntılar olduğunu aktardı. Bu durumun çözümü olarak da tüm mecraların ölçülmesi konusunda bir çatı olduğunu ve hatta bu çatının devlet tarafından denetlenmesi gerektiğini vurguladı. Yine başka bir öngörüsü 2016 yılında dijital alan reklam yatırımlarında 2. Sırayı alacağı.

TTNET Pazarlama Yetkilisi Mert Başar, Yeni nesil gençliğin her gün 1,5 tirilyon yeni içeril girdiğini belirtti. İşin içine internet kaçan her şeyin akıllandığını, değiştiğini ve dönüştüğünü vurguladı. İşimize mutlaka interneti sokmamız ve bu mecrada varlığımızı her geçen gün arttırmamız gerektiğinden bahsetti. 3g erişimi dahil dünyadaki dijital müzik pazarı 7,12 milyar dolar. Oyun pazarının ise gün geçtikçe geliştiği ve geldiği noktanın 75 milyar dolar olduğu söyleniyor.  Öngörüler Türkiye’de 7 milyon dijital TV olacağından yana.

Türk Telekom CEO’su Tahsin Yılmaz, Dünya nüfusunu 7 milyar olarak kabul ettiğimizde toplamda %41’nin online olduğunu söyledi. 1,73 milyar kişinin sosyal medyayı kullandığını aktardı. 2.2 milyon haneyi kapsayacak 171 bin Km. fiber ağ döşenmiş durumda. Tüm dünyadaki Twitter kullanıcı sayısı 554 milyona ulaşmış. Türkiye’de 1 milyon tablet kullanıcısı buluyor. Tablet kullanımları incelendiğinde %97 oranında kişisel amaçlı. Türkiye’deki Twitter kullanıcı sayısı 9,6 milyon. Düzenli olarak internete giren kullanıcı %39,5. Türklerin günde attığı tweet sayısı 8 milyon adet.

BTK Başkanı Tayfun Acarer, Türkiye’de e- ticaretin her yıl %40 büyüdüğünü ve e-ticaret sektörünün 31 milyar lirayı bulduğunu söyledi.

Avea Mobil Uygulamalar ve İçerik Yöneticisi Ömer Şen; 2012 yılından bu yana mobil internet kullanımının %109 arttığını aktardı. Akıllı cihaz satışının artışı ise %58 artmış. Türkiye’ye getirilen her 100 telefondan 54’ü akıllı telefon. Günde telefona 150 kez bakıyormuşuz.  2013 yılında 55 yaş üstü akıllı telefon kullanımı %80 artmış durumda.

IBM’den Akın Arıkan; Müşterilerin online alışveriş için en önemli sebebinin ucuzluk olduğunu belirtti. Bu sebeple online pazarda farklılaşmanın zor olduğunun altını çizdi. İnternet üzerinde kişiselleştirilmiş bannerlar %500 daha fazla tıklama alıyor.

Tanı Pazarlama Genel Müdürü Engin Oytaç ; Sahipliğin yerini sanal sahipliğin aldığını belirtti. Bugün ABD’de e-kitap satışları toplam satışların %30’una ulaşmış. Yine evliliklerin 3’te 1’inin online tanışma siteleri sonrasında yapıldığını söyledi. 

Kale Grubu Pazarlama Yöneticisi İhsan Karagöz; Televizyonun hala en önemli mecra olduğunu vurgularken diğer mecraların desteğinin arttığını, iletişimin de buna göre şekillendiğini aktardı.

YKB BT Genel Müdür Yardımcısı Cahit Erdoğan; cebimizdeki teknolojilerin, kurumların teknolojisinden daha hızlı geliştiğini vurguladı. Güne başlarken telefonları, iş ortamında bilgisayarları geceleri ise tabletleri kullanıyoruz.

Madvertise Küresel Tedarikten Sorunlu Yönetici Jana Sievers, Dünyada 202 milyon tabletin, 1.9 milyar cep telefonun mevcut olduğunu söyledi. Mobil reklamın dijitaldeki payının %8’den %14’e yükseldiğini aktardı.




Perform Tüketici Markaları Sorumlusu Ben Warm; Dünya genelinde 990 milyon spor taraftarının olduğunu bu rakamın 22 milyonunu Türkiye’de bunduğunu aktardı. Toplam rakamın %85 oranı kluplerini online takip ediyormuş. Spor takipçilerinin %81’i Televizyonun yanı sıra takımlarını gazetelerden de izliyorlar. Türkiye’de taraftarların %64’ü spor karşılaşmalarını mobil cihazlar aracılığı ile takip ediyor. Bütün cihazlara uygun ve bütün platformlarda çalışabilen ürünler geliştirilmesi gerektiği söylendi.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Tasarım Yaparken İlham Alabileceğiniz Uygulamalar

Bugünlerde farklı ülkelerin eski poster ve etiketlerin değişik formlarla hayata geçmesi güzel tasarımları karşımıza çıkartıyor....



Tipografi ve uygulamaların kendine has farklı bir havası var.Meraklılarına örnekler aşağıdaki gibi..

















2013 İnteraktif Pazarlama Zirvesine Günler Kaldı





Bu yıl 8.si yapılacak olan İnteteraktif Pazarlama Zirvesi 12 Eylül'de Swissotel The Bosphorus’da düzenlenecek. 

Zirve, teknoloji ve dijitalleşme ile birlikte dönüşen “yeni tüketici”ye ve markaların bu dönüşüme nasıl uyum sağladığına ayna tutarak katılımcıların verimli bir gün geçirmesini hedefliyor.

Konuşmacılar arasında Local Time Kurucu ve Yönetici ortaklarından Arzu Küfündür, Krombera Dijital İletişim Ajansı Kurucu Ortağı Alper Özdemir, Kale Grubu Yapı Ürünleri Grubu Pazarlamadan Sorumlu Başkanı İhsan Köragöz ve daha birçok profesyonel bulunuyor.



31 Mart 2013 Pazar

Geri Sayım Başladı...Facebook Telefonunu Piyasaya Sürmek için Heyacanlı




Sonunda kendi telefonunu piyasaya sunmaya hazırlanan Facebook’un davetlilerini ağırlayacağı tarih 4 Nisan.
Mark Zuckerberg ,PR takımıyla çalışarak Android piyasasında da Facebook’un yerini hazırladı. 4 Nisan için basın üyelerine tanıtım daveti gönderen Zuckerberg daha medyada işlerinin bitmediğini sözlerine ekledi. Böylelikle, Facebook cihazı ile ilgili söylentiler çok yakında sona eriyor. Şu sıralar, bir HTC cihazına Facebook eklentisi yapılmış olabilir gibi spekülasyonlar dolaşmakta.
Facebook inkar etse de hiçbir Facebook üyesi ağzını kapalı tutamıyor. Sosyal ağ, Apple iOS geliştiricilerinden yavaş yavaş uzaklaştı. İşin aslı, sosyal ağın son çıkardığı ürünler zaten bir mobil cihaz yapabileceklerinin sinyallerini vermekteydi. Poke, Instagram bağlantısı ve Facebook Messenger bunların en önemli örnekleri. Gelecekte, insanlar Facebook’un kendi için çıkardığı uygulamaları yüklemek ve daha rahat erişilebilirlik sağlayabilmek için Facebook’ un kendi cihazını tercih etme eğiliminde olabilirler. Facebook’un geleceği mobile dayanıyor gibi, işin ne derece ciddileşeceğini hepimiz göreceğiz.
Son söylemler cihazın nasıl bir şey olacağını az çok tahmin etmeye yarar nitelikte. Apple’ın iPhone’ una benzer kenarları oval gelen bir şekli olacağını ve tabi ki de Facebook Home tuşu olacağının haberini veriyor,5to9Google kaynakları. Aslında, HTC ve Nokia’nın sosyal ağ ile ortak ürünlerini daha önce gördüyseniz, sizin için bunlar yeni haberler olmayabilir. Hatırlarsanız, HTC ChaCha ve Nokia Asha 250 cihazları da birer Facebook tuşuna sahipti. Ayrıca, yeni cihazın ekranının 4.3 inch civarlarında olacağı da bir söylenti.
Cihazın 1.25 Ghz işlemcisi, 1GB ram, 16GB depolama, 5 megapixel arka kamera ve 1.6 megapixel de ön kamera gibi temel özellikleri mevcut.
Donanım ise Facebook’ un sonradan aklına gelen bir düşünce gibi görünüyor. Basitçe söylemek gerekirse, Facebook’ un burada yapmaya çalıştığı tek şey bunu satarak yaşam tarzı haline gelecek bir marka olabilmek.
Öte yandan, bu cihaz Facebook’un eline görülmemiş bir fırsat sunacak. Üyelerinin bütün hesap bilgilerine ve daha fazla özel detayına hakim olabilecek. Bir gözden geçirelim, Facebook şu anda randevularınızdan, gittiğiniz yerlere, iletişimde olduğunuz insanlardan, günün hangi saatlerinde telefonu aktif olarak kullandığınıza kadar her şeye zaten ulaşmıyor mu? Cevap oldukça basit, bu bahsedilenler Facebook’un şimdiye kadar yapmayı başardıklarıydı. Düşünün, bunu kendi cihazıyla yapmamalı, değil mi? Fakat artık çok geç.
Bu durum yüzünden dijital çağın en eski sorusunu tekrar ve tekrar akıllara getiriyor. Evet en vurucu nokta şu; Facebook’un hayatlarımıza bu kadar çok müdahale etmesine ne kadar istekliyiz? Sosyal ağlar artık güvenlik kaygılarına yabancı değil. Bütün bilgilerimizi denetliyor olması çok şeyi ifade ediyor. Tehlike mi yoksa aksine kolaylık mı? Buna siz karar verin. Cihazın başarısı karşılığında alacaklarımızın ne kadar çekici olacağı ile bağlantılı.


27 Mart 2013 Çarşamba

Facebook, Twitter'a Karşı



Rekabet nereden bakarsanız bakın her zaman iyidir. Sosyal medyada Facebook ve Twitter arasında Gerilla savaşı devam ediyor. Facebook'un dünyanın en çok kullanılan sosyal medya mecrası olduğunu kabul ettiğimiz bir gerçek. İnstagram'ı almasınında ardından, İnstagram fotoğraflarını tweet içerisinde göstermeyi engelleyen Twitter'a Facebook'un karşılık vermesi hiç gecikmedi.

Twitter geçtiğimiz günlerde Vine adlı bir hizmeti duyurmuş ve buradan 6 saniyelik videoları tweetlerde direkt olarak açmaya izin vermişti. Yani Vine kullanarak çekilen videolar, tıpkı fotoğraflar gibi direkt Twitter’da açılabilecek. Bunun ardından Facebook, Vine’a olan erişimi sona erdirdi. Vine kullanan kişiler, verdikleri linkleri Facebook üzerinden kullanamayacaklar, sadece tıklama ile erişme imkanına sahip olabilecekler.




Facebook – Twitter savaşı neyi getirir, neyi götürür bilmiyoruz. Ama görünen o ki, Facebook intikam için her şeyi yapacakmış gibi duruyor. Bakalım Facebook’a bir TT listesi gelecek mi? Bunu da yakın zamanda görecekmişiz gibi geliyor bize.

Skype, Viber ve WhatsApp Kullanıcılarına Kötü Haber



Whatsapp, Skype ve Viber programları Telekomünikasyon ve Enformasyon Teknoloijileri Komisyonunun yaptığı açıklamaya göre kapatılma ihtimali var. Söz konusu sosyal paylaşım programları üzerinden şifreli görüşmeler ve bağlantılar tespit edildiği belirtildi.

Komisyon açıklamasında, 1 hafta içerisinde şifreli görüşmelerin ve bağlantıların yapılmasının önüne geçilememesi durumunda bu üç uygulamanın kapatılacağı belirtildi.
Açıklamada, söz konusu yasakla ülkede yaşayan yaklaşık 8,4 milyon yabancıya, internet üzerinden ücretsiz uluslararası görüşme yapma imkanının engelleneceği vurgulandı.
Casusluk yaptıkları gerekçesiyle 20 Mart’ta Suudi Arabistan, İran ve Lübnan vatandaşı toplam 18 kişi tutuklanmıştı.